Ursula k. Le Guin- Sözcüklerledir Bütün Derdim kitabından
Nisan 2011’de Manchester Guardian’da yayımlandı.
Bilimkurgu okumamışsanız, iyi bir bilimkurgu yazamazsınız; gerçi bu janrda yazmaya çalışan çoğu kişi bunu bilmez. Fakat bilimkurgudan başka hiçbir şey okumuyorsanız da iyi bir bilimkurgu yazamazsınız. Yani, belli başlı şeyleri ziyadesiyle tatmin edici şekilde söyleyebileceğiniz zengin bir lehçedir; ama geleneksel edebi dille olan bağını terk ederse, o zaman yalnızca belli bir grup için anlamlı olacak bir jargon halini alır. Yazma esnasında işe yarayacak örnekler, janrın epeyce dışında bile bulunabilir. Her daim yıkıcı olan Virginia Woolf’u okurken ben çok şey öğrendim.
Orlando’yu okuduğumda on yedi yaşındaydım. O yaşta benim için neyi anlamlanma, yarı kafa karışıklığı hasıl olmuştu; fakat bir şey çok açıktı: Virginia Woolf, içinde yaşadığımız toplumdan bütünüyle farklı bir toplum, egzotik bir dünyayı tahayyül etmişti ve bunu çarpıcı bir biçimde hayata geçirmişti. Elizabeth devrinden sahneleri, Thames Nehri’nin donduğu kışı düşünüyorum. Kitabı okurken, ben de oradaydım; buzu kızıla boyayan ateşleri gördüm, beş yüzyıl önceki o anın muhteşem tuhaflığını hissettim, tümüyle farklı bir yere götürülmenin o otantik heyecanına kapıldım.
Bunu nasıl yapmıştı? Tek bir yerde yoğunlaşan ve açıklanması gereken ve belirgin betimleyici detaylarla: canlı imgelerle anlatılan, özenle seçilmiş, resimdeki boşlukları doldurup onu eksiksiz ve berrak halde görebilmeleri için okurun hayal gücünü teşvik eden detaylar…
Romanı Flush’ta bir köpeğin zihnine girer Woolf; insana ait olmayan bir beyinde, yabancı bir mentaliteyle anlatır hikâyesini. Eğer bu açıdan bakarsanız, müthiş bilimkurgusal bir metindir. Benim buradan öğrendiğim de yine doğru, canlı ve özenle seçilmiş detayların gücüdür. Woolf’u o köhne koltuğunda oturup yazarken yan başında uyuyan köpeğine bakıp “Rüyaların ne?” diye düşünürken hayal ediyorum. Dinliyor… Rüzgârı kokluyor… Tavşanın peşinden, tepelerin üzerinden, köpeğin zamansız dünyasına atlıyor.
Bunlar, başka gözler aracılığıyla görmekten hoşlananlar için faydalı malzemeler.
Ebrar yazın çok tatlıydı eline sağlık. Woolf’la ilgili okuduğum bir makalede ,aklımda kalan kısmıyla, şöyle diyordu : Onun için kurgu sınırlı bir pencere değil. Ne kadar insan varsa o kadar da sahne ve kurgu vardır. İnsanı kurguya yaklaştıran şey de değişen objeler değil insanın kusurlu doğasıdır demişti. Senin yazını okuyunca bu cümleler de çınladı tekrar.